25 Ocak 2008 Cuma


Hep bir engel vardı aramızda, hep bir fark vardı. Sen sevmediğim ne varsa yapar gibiydin inadına. Gözlerin bilmezdi gözlerimin sana kilitlendiğini. Yağmuru severdik ve gözlerimiz kahverengiydi. Çok sonraları bulduk ortak noktaların ikisini. Senden koparıp atamazken kendimi, gözlerine kilitlenip kalırken gitmelere çabalayıp olduğum yerde kalırken anladım bizliğimizi. Sen göremedin yine. Bendim sen; sendin ben ama göremiyordu gözlerin. Ben geceydim sen gündüz. Bir gün gidecekken kapıyı aralık gördüğümde, sende kendimi göremediğimde ele verdi kelimelerim beni. "Dur..." dedin hatalarını anlattın, pişmanlıklarını... "Olmayacak bir daha..." dedin. Olmayacak derken gözlerine bıraktım kendimi... "Olmazdı belki..." dedim. Bir farkı kapatabilirim sandım cesaretimle. Affetmezsem hak edemem dedim. Hak ettim ve sonra... Sonra yine anlamadı gözlerin... Gözlerimiz aynı renkti oysa... Aynı renk, ayrı bakış... Hep bir engel vardı aramızda hep bir fark vardı. Bilemedin hiç günün birinde farkların beni ezip geçebileceğini... Görebilseydin keşke, belki o zaman anlardın kumların dalgalara tutunduğunu ve dalgaların dost değil düşman olduğunu. Göremedin işte... Ben de tutundum bir ümitle, hayaller kurdum anlık, yarınsız, saniyelik hayaller. Keşke birkaç yarınlı hayal gönderseydin bana, gönderebilseydin... Anı yaşarken unuttum yarın için bilenmeyi, direnmeyi ve hep korkar oldum yarından. Nasılsa yoktu yarın. Bugün vardı, o da belki az sonra olmayacaktı. Sen bana anlık yaşamayı öğrettin ben sana yarın yanında olamayabileceğimi öğretemedim. Ben sana çok şeyi öğrettim de yüreğimi öğretemedim. Hep bir engel vardı aramızda, hep bir fark vardı. Aşamayacağımız, aşmayı başaramayacağımız. Gözlerimiz aynı renkti oysa...

Hiç yorum yok: