11 Şubat 2008 Pazartesi


Kırık dökük sesini toparla artık. Gözyaşların yüreğime damlıyor. Dağlanıyorum acınla...Hep gülüşler asılıydı doyamadağım yüzünde. Lütfen izin ver, anılarıma saklayacağım, hatta baş köşesine oturtacağım bu günden kalan gülüşün olsun. Yakışmıyor sana hüzün... Toparlan artık kış günlerimin kardeleni...Bizimki bile bile ladesti. bak sımsıkı sarıldığımız yaşanmışlığımız var. Eksik mi diyorsun, yarım diye mi söyleniyorsun? Belki de böyle olduğu için hep vazgeçilmez olacak aşk adına yaşadıklarımız...Hem belki kavuşmalar öldürürdü narin aşk güvercinini. Bırak özgürce kanatlansın, mavinin en koyu tonlarında pembe umutlarına kanat çırpsın...Sen yarımsın, ben yarımım, aşk yarım kalmış çok mu?

hayatımın anlamı adam...Dilim dönmüyor yokluğuna dair hislerime...Kelimeler nasıl da yetersiz...Aradım taradım, tüm sözlüklere baktım. Sensizliği anlatan o keskin kelimeyi bulamamışlar Onu hissedebilen bir tek benim. Ne yazık ki ben de o kelimeyi bulmakta işte böylesine yeteneksizim...Çaresizim harflerin ses vermediği duygulara karşı... Sadece izdüşümlerini anlatabilirim sensizliğin. Sanki bir kerpetenle tırnaklarımı teker teker söküyorlar seni silebilmek adına geleceğimden. Ama onlar bilemezler ki geçmişime diktiğin yüzyıllık çınar ağaçlarını. Tıpkı o ağaçlar gibi büyüyeceksin geleceğimde...Varsın olmasın elin elimde, varsın değmesin gözün gözüme. Sen kazılısın bende...

Bir kendine geliş borçlu bu gün bana. Bilmem ki tek bir kadeh şarap içmeden yaşadığım bu sarhoşluktan ayılır mıyım Kim yükledi bedenime içinde alkol olmayan sarhoşlukların serseriliğini...Naralar atmak istiyorum, “hey insanlar silkinin yüreğimin yarısı kopuyor benden, bana ne sizin saçma sapan sevinçlerinizden, bana ne sizi boş yere üzen kederlerden” diye haykırmak istiyorum. Çıkmıyor sesim, tıpkı kabuslardaki sessizlik gibi bir şey bu yaşadığım. Sessiz, sadece kendi duyduğum çığlıklar atıyorum...

Ama bak yine ıslak yüreğim. Haklısın ... Sana nasıl ağlama diyebilirim. Ben karşında birbiri ardına dizerken gözyaşlarımı, nasıl saklarsın sen umutsuzluklarını...Bilirim kıyamazsın. Kıyamadığımız nelerden vazgeçtik bu güne kadar bir düşünsene. Kaç vazgeçiş yükledik geçmişimize. Ağla aşkımıza vedalar yazgılı adamım...Ağla. Ağla ki ben de kırayım zincirlerimi. Gün bugündür. Vedamıza hediye edelim gözyaşlarımızı. Denedim, olmadı. Güçlü kıs elbisesi bedenime uymadı. Ki ne zor zamanları atlatmıştım ben bu elbiseyle. Bu ayrılığa o bile dayanmadı.... Yazgının çizgisine uzat adımlarını. …zaman ayrılık zamanı...

Hiç yorum yok: